BÜYÜKANNENİN KAHRAMAN ETEKLERİ
Posted: 29 Kasım 2012 Perşembe by bülent usta in
0
Kitap Adı: Yenilmeyenler
Yazarı: William Faulkner
Çeviri: Necla Aytür, Ünal Aytür
Yayınevi: YKY
Basım Tarihi: 1. Basım, 2012
Amerikan İç Savaşı’yla ilgili bugüne kadar pek çok roman yazıldı, film çekildi. İç
Savaş’ın genellikle kazanan taraf olan Kuzey’in gözünden aktarıldığına tanık olduk,
çünkü Abraham Lincoln’ün önderliğindeki Kuzey’in savaşı kazanması ABD’de
kölelerin özgürlüğe kavuşmasıyla sonuçlandı. Her ne kadar, İç Savaş’tan sonra
Güneyli beyazlar, siyahlara verilen özgürlükleri bir biçimde geri alsa da, kölelik
düzenini eskisi gibi sürdüremediler. İç Savaş’ın köleliğin kalkması ve bugünkü
ABD’nin birliğini sağlaması gibi olumlu etkileri olsa da, nihayetinde sivillerin büyük
zararlar gördüğü diğer savaşlardan bir farkı yoktu.
Güneyli bir yazar olan William Faulkner için, Amerikan İç Savaşı’nın ayrı bir
anlamı oldu her zaman. Savaşı kaybeden Güneyli beyazlardan bir ailenin oğlu olan
Faulkner’ın büyük büyük babası William Clark Falkner’ın (Falkner adı, sonradan
bir hata olarak Faulkner olarak kayıtlara geçmiş ve öyle kalmıştır) Güney’in
Konfederasyon Ordusu’nda görev yapmış olması gibi ayrıntılar yazarın İç Savaş’a
eserlerinde ayrıca önem vermesinde etkili olmuş gibi gözüküyor.
William Faulkner’ın İç Savaş’tan bahseden romanlarından “Yenilmeyenler”,
yakınlarda Necla Aytür ve Ünal Aytür gibi Amerikan romanı üzerine uzman
çevirmenler tarafından Türkçeye kazandırıldı. “Yenilmeyenler” sayesinde sadece,
Nobel Ödüllü ve modern Amerikan edebiyatının öncülerinden Güneyli bir yazarın
gözünden İç Savaş’a bakma fırsatı yakalamış olmadık, aynı zamanda Faulkner’ın
diğer romanlarının temel özelliklerini görebileceğimiz edebiyat zevkimizi artıracak
kilit önemde bir esere de kavuşmuş olduk. “Yenilmeyenler”, sadece Amerikan İç
Savaşı düşünelerek okunacak bir roman da değil. Faulkner’ın yazdığı gibi “Çünkü
savaş savaştır: Barut çağında, patlayan hep aynı baruttur…” Yani savaştan bahseden
her roman, diğer bütün savaşları da anlatmış sayılır. Savaşın konu edildiği romanlar
arasında ayrı bir yeri olan “Yenilmeyenler”de Faulkner, yenilenlerin hikâyesini
anlatıyor aslında. Ama Faulkner’a göre yenilen sadece Güney’in Konfederasyon
Ordusu’dur, yoksa Güneyli Albay’ın oğlu Bayard, Bayard’ın Büyükannesi Rosa ve
Rosa’ya kendisi gibi “Büyükanne” diyen beraber büyüdüğü yaşıtı siyahi çocuk Ringo,
ordulara direnmiş ve yenilmemişlerdir. Faulkner’ın anlattığı da onların hikâyesidir
aslında.
Romanın bir yerinde, Bayard ve Ringo, koca bir tüfeği sırtlayarak evlerine yaklaşan
Kuzeyli askerlerin üzerine ateş açıp koşarak Büyükannelerinin yanına saklanırlar. O
sahneyi Bayard şöyle dile getirir sonradan: “Ringo’yla ikimiz Yankee’leri görmüş,
onlardan birine ateş etmiştik; kütüphanede iki sıçan gibi Büyükanne’nin eteklerinin
altına çömelip saklanmış ve onun silah kullanmadan, hatta iskemlesinden kalkmadan,
koca bir Yankee alayını bozguna uğrattığına tanık olmuştuk.” Gerçekte, Kuzeylilerin
Alay Komutanı, iskemlesinden kalkmayan Büyükanne’nin çocukları eteğinin altında
sakladığını fark etmiş ama diğer askerlerin çocukları yakalama ısrarına rağmen sanki
fark etmemiş gibi yaparak askerleri evden uzaklaştırmıştır. Romanda, Kuzeyli ya da
Güneyli askerlerin kötülüğünden çok, savaşın kötülüğü üzerinde durur Faulkner. Ama
onun bu yaklaşımı, bazı eleştirmenlerin, köleliği savunan Bayard’ın Büyükannesi
gibi kişilikleri yüceltmesi ya da köle olarak kalmak isteyen siyahlardan bahsetmesi
gibi ayrıntılar yüzünden şiddetle eleştirilmiştir de. Faulkner’ın yaptığı şey daha
çok, savaşın kaybeden tarafında süren hayatı ve savaştan nasıl etkilendiklerini
olabildiğince çıplak bir biçimde gözler önüne sermek olmuştur aslında. Romanda,
Kuzeyli askerler tarafından özgürlükleri verilen siyahların şarkılar, ilahiler söyleyerek
günlerce bir şey yemeden içmeden yürüyüşlerinden bahseden sahneler var. Özgürlük
onlar için Jordan Irmağı’nın ötesindedir ve yaşlı, genç, çocuk, aralarında zaman
zaman beyazların da olduğu ezilenlerin bu yürüyüşü, neredeyse mistik bir atmosfer
içinde gerçekleşir. Bayard’ın kuzeni Drusilla onları evlerine dönmeleri için ikna
etmeye çalışır ama başaramaz. Şöyle anlatır Drusilla özgürlüğe yürüyenlerin ruh
halini: “Ancak, onlar sanki beni görmüyor, söylediklerimi duymuyorlardı; akıllarında
bir tek o ırmak ve karşı kıyısı vardı.”
Faulkner okumanın verdiği edebi hazla romandaki savaşın hüznü, bir büyükanne
ve iki küçük çocuğun yaşama azmi ve direnciyle buluşarak, edebiyatın bir büyük
klasiğini yaratıyor.
Bülent Usta (Milliyet Kitap, Temmuz 2012)